Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin 2020-2021 Rekolte Tahmin Raporu’na göre; bu sezon dane zeytin üretimi 1 milyon 316 bin 850 ton olacak.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi‘nin 2020-2021 Rekolte Tahmin Raporu‘na göre; bu sezon dane zeytin üretimi 1 milyon 316 bin 850 ton olacak. Bunun 430 bin 327 tonu sofralık zeytin olarak ayrılacak, 886 bin 524 bin tonu ise yağlığa ayrılacak. Zeytinyağı üretiminin 172 bin 813 ton olması tahmin edildi.
İklim değişikliğine bağlı olarak değişen hava koşullarından en çok etkilenen ürünlerden birisi zeytin. Türkiye’nin zeytin ağacı varlığı her yıl artarken zeytin ve zeytinyağı üretimi aynı oranda artmıyor, azalıyor. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin koordinatörlüğünde yapılan rekolte tespit ve tahmin çalışmasına göre; 2020-2021 sezonunda Türkiye’nin zeytin üretimi son 11 sezonun en düşük seviyesinde gerçekleşecek. Zeytinyağı üretiminin de buna bağlı olarak son 7 yılın en düşük seviyesine gerilemesi bekleniyor.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin 2020-2021 Rekolte Tahmin Raporu’na göre; bu sezon dane zeytin üretimi 1 milyon 316 bin 850 ton olacak. Bunun 430 bin 327 tonu sofralık zeytin olarak ayrılacak, 886 bin 524 bin tonu ise yağlığa ayrılacak. Zeytinyağı üretiminin 172 bin 813 ton olması tahmin edildi.
Ağaç sayısı artarken üretim azalıyor
Yapılan rekolte tahminine göre Türkiye’nin zeytin ağacı varlığı geçen yıla göre %4 artarak 188 milyon 749 bin ağaca ulaştı. Bu ağaçların 159 milyon 352 bini zeytin veren, 29 milyon 397 bini meyve vermeyen ağaçlar. Ağaç sayısındaki artışa rağmen üretim hızla azalıyor. Bu sezon zeytin üretimi son 11 sezonun en düşük seviyesinde olacak.
Türkiye’nin zeytin üretimi 2006-2007 sezonunda 1 milyon 766 bin ton seviyesinde gerçekleşirken zeytin ağacı varlığı 129 milyon 265 bin adetti. 2007’de yaşanan kuraklığın etkisi ile 2007-2008 sezonunda 144 milyon 329 bin zeytin ağacı varlığı ile Türkiye 1 milyon 75 bin ton zeytin üretebildi. 2009-2010 sezonunda üretim 1 milyon 290 bin ton oldu. Bu tarihten sonra ilk kez 2020-2021 sezonunda üretim 1 milyon 400 bin tonun altına gerilemiş olacak. Bundan 4 sezon önce 2017-2018’de üretim ilk kez 2 milyon sınırını aşarak 2 milyon 100 bin ton oldu. Geçen sezon 1 milyon 532 bin ton olan zeytin rekoltesi 2020-2021 sezonunda 1 milyon 316 bin ton olacağı tahmin ediliyor. Ancak, rekolte tahmininin Ekim ayında sonuçlandırıldığı dikkate alınırsa yağışsız geçen bu dönemin etkisi ile üretimin 1 milyon 300 bin tonun da altında gerçekleşebileceği tahmin ediliyor.
Rekolte tahmin raporunda da buna dikkat çekilerek şöyle deniliyor:
” Rekolte tahmin çalışmalarının sürdürüldüğü günlerde dahil, kuraklık etkisi ile dane iriliği istenilen boyuta gelemediği, ağacın yeterli suyu alamaması gibi nedenlerle kuraklığın devam etmesi durumunda, sofralık zeytine ayrılacak miktarda azalma olacağı, bu gibi danelerin yağlık olarak değerlendirileceği öngörülmektedir.”
Zeytinyağı üretimi son 7 yılın en düşük seviyesine inecek
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin koordinatörlüğünde yapılan tahmin çalışmasına göre, 2020-2021 sezonunda zeytinyağı üretimi 172 bin 813 ton olacak. geçen sezon zeytinyağı üretimi 224 bin 595 ton olarak tahmin edilmişti. Geçen seneye göre dane zeytin üretiminin 215 bin 651 ton, zeytinyağı üretiminin ise 51 bin 780 ton daha az olacağı tahmin edildi.
Ayrıca bu sezon son 7 sezonun da en düşük üretimi olacağı tahmin edildi. 2013-2014 sezonunda 160 bin ton olan zeytinyağı üretimi 2014-2015 sezonunda 190 bin tona çıktı. En yüksek üretim ise 2017-2018 sezonunda 263 bin ton ile gerçekleşti.
Rekolte tahmin raporunda üretimin daha da düşebileceği şu sözlerle ifade edildi:
“Ancak 2020/21 hasat yılının yaz ve sonbahar aylarının çok kurak geçmesi nedeni ile zeytin ağacının yeterli beslenememesi, yağlanmanın tam oluşamaması gibi nedenlerle, kuraklığın devam etmesi durumunda randımanda ve dane zeytin tonajında azalma olabileceği ve tahmin edilen zeytinyağı miktarında azalma olabileceği öngörülmektedir.”
Destekler yetersiz ve beklenen etkiyi yapmadı
Rekolte tahmin raporunda desteklemelerle ilgili çarpıcı bilgilere yer verildi. Desteklerin yetersiz ve beklenen etkiyi göstermediğine dikkat çekilerek şu değerlendirmeye yer verildi:
“Tarım ve Orman Bakanlığı 2019 yılı Bitkisel Üretime Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ’de zeytin üreticisine, ÇKS kayıtlarında belirtilen alan dikkate alınarak 15 TL/da mazot ve 4 TL/da gübre ödemesi desteği olmak üzere toplam 19 TL/da, 80 krş/kg Zeytinyağı fark ödemesi desteği, 100 TL/da Bitkisel Üretim Yapan Küçük Aile İşletmesi desteği ve ilk defa dane zeytin için 15krş/kg desteği belirlenmiştir. Üreticilere yapılan desteklemelerin yetersiz olması sektöre büyük zarar vermektedir. Avrupa Birliği’nde olduğu gibi piyasayı düzenleyici fiyat ve destek modellerinin uygulanması, zeytincilik sektöründe ürün ve üretim maliyetinin düşürülmesinde mutlak gerekli görülen ve zeytincilikte kullanılan girdilerden başta gübre, akaryakıt ve enerjinin ucuzlatılması gerekmektedir. Zeytin ve zeytinyağı sektöründe desteklemeler, çeşitli kalemlerde verilmekte ancak küçük aile işletmeciliğinin yoğun olması nedeniyle verilen desteklerin çok küçük bir kısmı üreticinin faydasına sunulmaktadır. Toplam zeytin danesine de destekleme yapılmasına rağmen etkisi çok düşük kalmıştır.”
Zeytinyağına 3.5 lira, zeytine 70 kuruş prim verilmeli
Desteklerin yetersizliğine vurgu yapıldıktan sonra raporda desteklerle ilgili şu öneriye yer verildi:
“Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi olarak önerimiz, 1998 yılında ilk defa 40 cent olarak verilmeye başlanan primin günümüzde 10 cente kadar düştüğü dikkate alınarak zeytinyağına verilen primin en az 3,5TL/kg, dane zeytine ise 70 krş/kg olarak günümüz koşullarına göre güncellenmesi ve bitkisel yağ açığımızı kapatmak için yüz yıllar boyu yasayan zeytin ağacının daha çok dikilmesinin teşvik edilmesidir.”
Zeytin sıkım tesislerine sayaç takılsın
Rekolte tahmin raporunda çok çarpıcı bir öneri de yer aldı. Sektörle ilgili istatistiki verilerin güncel olmadığı, rekolte tahmin çalışmalarının uzmanların sadece tecrübeleri ve gözlemlerine dayanarak yapıldığı belirtilen raporda bu konuda şu önerilere yer verildi:
“Başta ağaç sayısı olmak üzere, sektördeki verilerin güncelleştirilmesi gerekmektedir. Uzaktan algılama sistemleri kullanılarak, bir coğrafi bilgi sistemi ve güvenilir veri tabanı oluşturulmalıdır. Bunun için oluşturulacak projeye Avrupa Birliği, Bakanlığımız ve sektör temsilcilerince destek sağlanması uygun olacaktır. Zeytinyağına ilişkin elde edilen verilerin değerlendirilmesi, bölgesel potansiyelin takibi, destekleme politikalarının ve pazarlama stratejilerinin sağlıklı veriler ile oluşturulması amacıyla üretilen zeytinyağı miktarının, kalitesinin bilinmesi şarttır. Eldeki tek veri olan rekolte raporunun yanında, zeytin sıkım ünitelerine sayaç takılarak üretilen zeytinyağı miktarının net olarak ortaya konması gerekmektedir. Bu sayede kayıt dışı üretim ve satışın da tahmin edilmesi mümkün olabilecektir. Aynı zamanda serbest yağ asitliği ve kalite sınıfı da beyan esaslı olarak kayıt altına alınmalıdır. Üretici adı altında satılan pet ambalajlarda veya beyaz tenekelerdeki bu zeytinyağlarının kontrol edilmesi, kayıt altına alınmasına yönelik yeni düzenlemelerin getirilmesi, küçük üreticilerin butik üretimlerinin teşvik edilmesi firma kurma ve markalaşma çalışmalarının teşvik edilmesi, sağlıklı ve standart ürünleri pazarlayabilmeleri için Gıda Kodeksinde bu üreticiler için faaliyetlerini kolaylaştırıcı düzenlemelerin geliştirilmesi gerekmektedir.”
Sorunlar ve çözüm önerileri
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin koordinatörlüğünde 4 bölgede oluşturulan rekolte tespit heyetleri sadece zeytin ve zeytinyağı üretim tahmini yapmadı. Aynı zamanda sahadan elde edilen bilgiler ve veriler ışığında sektörde yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri de raporda geniş olarak yer aldı.
Zeytin ve zeytinyağında yaşanan bazı sorunlar ve çözüm önerileri özetle şöyle:
1- İklim değişikliğinin etkileri:
Son yıllarda iklim değişikliğinin etkileri dünyada ve ülkemizde kendisini çok daha kuvvetli hissettirmeye başlamıştır. Zamansız ve çok şiddetli yağışların yol açtığı sel felaketleri, ani sıcaklık değişimlerinin yarattığı şiddetli fırtınalar günlük hayatımızda endişelenmemize yol açmaktadır. İklim değişikliği nedeniyle toprak ve su rejimleri değişime uğramakta, tarımsal üretim azalmakta ve gıda güvenliği tehlikeye girmektedir. Nitekim iklim değişikliğinin sebep olduğu kuraklık ve seller gibi ekstrem iklim olaylarının sık ve şiddetli bir şekilde yaşanmaya başlaması zeytin tarımı üretimi üzerindeki olumsuz yönde etkileri yoğun olarak hissedilmeye başlamıştır. Bu etki sadece üretimin miktarını değil aynı zamanda elde edilen yağın kalitesinde ve kompozisyonunda da değişimlerin oluşmasına neden olmaktadır.
2- Aşırı sıcak ve kuraklık üretimi olumsuz etkiledi:
İçinde bulunduğumuz yılın Nisan sonu, Mayıs ayı başında yani tam çiçeklenme döneminde zeytinlik alanların yoğun olduğu Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerindeki 35-40°C’ye yaklaşan aşırı sıcakların etkisi ile çiçeklerin yanması, kuruması ile yer yer üretim miktarında ciddi olumsuzluklar yaşanmıştır. Yaz ayları ile Eylül ve Ekim aylarındaki aşırı kuraklık da yağlanmayı olumsuz etkilemiş, istenilen dane büyüklüğüne ulaşılamamıştır. Yine Körfez Bölgesinde yer yer dolu yağışları da ürünün dökülmesine, kalite kayıplarına sebep olmuştur.
3- Dikim alanları doğru belirlenmeli:
Zeytincilik faaliyetlerinin yeteri kadar yapılamaması ve küresel iklim değişikliğinin sektöre olumsuz etkilerinin sonucu olarak; yeni dikim alanları için iklim değişikliği dikkate alınarak bu tür tehditlere karşı daha dayanıklı olabilecek rakım, konum ve toprak yapısındaki alanların belirlenmesi, havza bazlı destek modelinde Avrupa Birliği(AB)’nde daha az kayırılmış alanlar denen ve ülkemizde geleneksel meyilli alanlardaki zeytinlikler için ilave desteklerin verilmesi talep edilmektedir.
4- Hastalıklarla mücadele:
Zeytin hastalık ve zararlıları ile mücadelede yeni yaklaşım ve yöntemlerin geliştirilmesi, geniş spektrumlu ilaç tüketiminin minimize edilmesi, düzenli ve yüksek verimli, ihracata uygun zeytin çeşitleri tercih edilmesi önerilmektedir.
5- Envanter Projesi:
Çeşit seçiminde bölgesel adaptasyon önemli olup, coğrafi yöre ile özdeşleşmiş çeşitlerin kendi bölgelerine dikiminin teşvik edilmesi, bölgesel bir “Envanter Projesi” hazırlanarak kayıt dışı ağaçlar tespit edilerek, dikime uygun zeytin alanlarının ağaçlandırılması önerilmektedir. Bölgelerde bulunan “deliceler” aşılanmalı ve 300- 400m rakımlı, bozuk orman arazilerinde “zeytinlik” tesisine izin verilmelidir.
6- Hasat makinaları destek kapsamına alınsın:
Firesiz ve hızlı zeytin toplama için mekanik hasadın özendirilmesi ve yardımcı malzemelerin temini ve üretimini kolaylaştıracak önlemlerin alınması, zeytin hasat makineleri küçük ve orta büyüklükteki üreticilerin alimim kolaylaştırmak üzere desteklenmesi gerekmektedir. Ayrıca, gövde ve anadal sarsıcı gibi büyük makinaların da teşvik kapsamına alınması önerilmektedir.
7- Afrin yağı ile fiyat baskılanıyor:
Sektörümüzün diğer bir sorunu ise, Afrin’den ihraç kaydı ile getirilen ve serbest bölgelerde işlendikten sonra ihraç edilmesi gereken zeytinyağının; iç piyasaya arz edilmesi, ticarette haksız rekabet yaratılması ve bu sürecin yüksek üretim maliyetleri altında ezilen üretici fiyatları üzerine baskılama yapma sorunudur.
8- Taklit ve tağşiş önlenemiyor:
Sektörümüzün yıllardır devam eden en önemli sorunu taklit, tağşiş ve kayıt dişilik sorunudur. Özellikle son yıllarda taklit ve tağşişle mücadelede Bakanlığımız denetmenlerince çok sıkı denetim yapılmasına rağmen önlenilememektedir. Bunun temel nedeni olarak, cezaların ve kayıt dışı üretim denetimlerinin yetersiz olması belirlenmiştir. Taklit ve tağşiş, haksız rekabetin artması ile kayıt dişiliğin önlenememesi hem kalite artışını ve hem de sektörün büyümesinin önündeki en önemli faktördür.
9- Bütüncül yaklaşım:
Sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir ticaret kısacası sürdürülebilir sektör için değer zinciri içinde tüm halkaların eşit olarak yer alması ve haksız rekabetin önlenmesi büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda hem üretici maliyetlerini düşürücü tedbirlerin alınması, hem ihracatçımızın uluslararası pazarda rekabet edebilmesi ve hem de tüketicimizin makul fiyatlardan ürünü tüketebilmesinin sağlanması gerekmektedir. Bu bakımdan bütüncül bir yaklaşımla tüm sorunlar ele alınmalı, analiz edilmeli ve çözüm yolları uygulanmalıdır.
Kaynak: tarimdunyasi.net